Huawei Tehdidine Karşı Yeni Cephe: Nvidia-Nokia İttifakı
5G'de kaybedilen pazar 6G'de geri alınabilir mi?
Bugün 10 Kasım. Yazıma ülkemizin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak başlamak istiyorum. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyen Atatürk’ü her geçen gün daha çok özlüyoruz.
Teknoloji dünyasının iki devi, Nvidia ve Nokia, 28 Ekim 2025’te duyurulan stratejik ortaklık ve Nvidia’nın Nokia’dan 1 milyar dolarlık hisse alımıyla telekomünikasyon sektörünün geleceğine yönelik Batılı ülkelerin planlarını netleştirmiş oldu. Bu yatırıma sadece finansal bir operasyon olarak bakmamak gerekir. 5G sonrası dönemin telekomünikasyon haritasını yeniden çizmeyi ve Batılı ülkelerin Çin’e karşı elini güçlendirmeyi amaçlayan ticaret savaşlarının yeni cephesi demek daha mantıklı. Nvidia’nın hisse senedi alımıyla Finlandiyalı şirkete sağladığı bu sermaye, hisselerin %22 yükselmesine neden oldu; ancak asıl kritik önemi, yapay zekâ ve 6G teknolojilerinde küresel liderliği yeniden kazanma hedefinde yatıyor.
Huawei’nin 5G Dominasyonu
Batı için bu hamle bir zorunluluktan doğdu. Avrupa’nın, Avrupa Komisyonu tarafından güvenlik tehdidi olarak görülen Huawei’ye duyduğu sevgi (ya da bağımlılık), Ericsson ve Nokia gibi yerel devleri küçülmeye zorladı. Huawei’nin çok düşük fiyatlar vererek ağlara sızması, AB merkezli alternatifleri zayıflattı.
Durum o kadar vahim ki, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya bile, Strand Consult verilerine göre, 2019’da 4G şebekesinin %57’sinde Huawei üretimi cihazlar mevcutken, bu oran 5G şebekesinde daha da yükselerek %59’a ulaştı. AB genelinde ise 5G hizmetlerini başlatan 31 Avrupa ülkesinden 15’i, yani neredeyse yarısı Huawei’ye bağımlı.
ABD’de ise bildiğiniz üzere Huawei ve ZTE gibi Çin’in bu konudaki en büyük iki firması yasaklı durumda. Yani ABD şebekeleri kendilerine göre “temiz” durumda. Ama dünyanın geri kalanındaki Huawei dominasyonu rekabeti öldürecek boyutlara ulaştı.
5G’de Türk İmzası: Erdal Arıkan
Bu arada, 5G teknolojisinin temelini atan parlak bir Türk zekasına, Prof. Dr. Erdal Arıkan’a hakkını vermeliyiz. “Kutupsal Kodlamanın Babası” olarak anılan Arıkan, 2008’de yayımladığı Kutupsal Kodlama çalışmasıyla iletişim teknolojilerinin gelişimine olağanüstü katkı sağladı. Ama bu teknolojiyi sahiplenen ve ürünlerinde kullanan Batılı şirketler değil, Huawei oldu. 5G’de kendilerine büyük rekabet avantajı sağlayan Kutupsal Kodlamayı icat eden Prof. Arıkan, 2018’de Çin’in Shenzhen kentinde Huawei tarafından görkemli bir törenle altın madalyayla onurlandırıldı. Huawei CEO’su Guo Ping, Arıkan’ı “İletişim endüstrisi için bir kahraman” olarak niteledi. Arıkan’ın bu icadı, 5G iletişim performansını önemli ölçüde iyileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kodlama karmaşıklığını azaltarak enerji tasarrufu da sağlıyor.
Nokia: Sürekli Dönüşüm
Nokia, hepimizin bildiği gibi erken dönem cep telefonlarıyla ünlü. Ama ilk kurulduğunda kâğıt hamuru işi yapıyordu; sonrasında kauçuk da dahil olmak üzere birçok iş yaptı. Her seferinde işlerini dönüştürerek, yani bir nevi pivot ederek yeni sektörlere girdi. Bizim onu tanımamız 90’larda cep telefonunun yükselişi ile oldu. Ancak tüketici ürünlerindeki efsanevi öngörüleri(!) ile bu sektörden çıkmak zorunda kalarak telekomünikasyon sağlayıcılarına 5G hücresel ekipmanı üreten bir firma hâlini aldı. Aslında bu işi eskiden de yapıyordu ama tüketici ürünlerinden çıktıktan sonra bu alan Nokia’nın ana işi hâlini aldı. 2016’daki 15,6 milyar euroluk Alcatel-Lucent devralma operasyonu ve bunun yarattığı dikkat dağınıklığı, Nokia’nın ilk 5G tekliflerinin rekabetçi olamamasına neden oldu. Elbette Çin’li rakiplerinin inanılmaz düşük fiyatlar vermesini bir kenara itemeyiz. Sonuç: 2023’te %19,5 olan küresel RAN pazar payı, geçen yıl %17,6’ya düştü. Burada Huawei’nin pazar payı ise %34’ü geçmiş durumda.
Radyo Erişim Ağı (RAN), bireysel cihazları radyo bağlantıları aracılığıyla ağın diğer bölümlerine bağlayan bir telekomünikasyon sisteminin parçasıdır.
Nvidia’nın 1 milyar dolarlık yatırımı, Nokia’nın mobil ağlar işindeki bu zorlukları aşması için hayati bir nefes. Zira Avrupalı operatörler, maliyetleri bahane ederek (kâr edemedikleri için) Huawei’yi değiştirmeye (swap-out) çok da istekli değiller. Bu yatırım, Nokia’nın teknolojik zeminini güçlendirerek Deutsche Telekom gibi büyük müşterilerde Huawei’nin yerini alma fırsatlarını artırabilir.
6G ve Yapay Zekâ
Nvidia ve Nokia ortaklığı, doğrudan 6G’yi ve yapay zekâ entegreli radyo erişim ağlarını (AI-RAN) hedef alıyor. Nvidia CEO’su Jensen Huang, telekomünikasyonun ekonomi ve güvenliğin “kritik ulusal altyapısı” olduğunu vurguluyor ve AI-RAN’ın bu sektörde devrim yaratacağını iddia ediyor. Nokia CEO’su Justin Hotard ise bu ortaklığın amacını “bir yapay zekâ veri merkezini herkesin cebine sokmak” olarak özetliyor.
Bu yeni döneme geçişte Nvidia, 6G’ye hazır hızlandırılmış bilgi işlem platformu olan Aerial RAN Computer Pro (ARC-Pro)’yu tanıttı. Nokia ise 5G ve 6G yazılımlarını Nvidia’nın CUDA platformunda taşıyacak ve yeni AI-RAN çözümünün kalbine ARC-Pro’yu yerleştirecek. Bu, 2030 yılına kadar kümülatif olarak 200 milyar doları aşması beklenen hızla büyüyen AI-RAN pazarında önemli oyuncu olma şansı sunacak. T-Mobile gibi operatörler de 2026’da 6G için AI-RAN teknolojilerini test etmeye başlayacak.
Üretici Çeşitliliği ve Türkiye’nin Rolü
Avrupa’nın Huawei’ye olan tehlikeli bağımlılığı, sadece siyasi bir risk değil, aynı zamanda pazarda rekabet ve inovasyonu da boğuyor. İki kuzeyli şirketin (Nokia ve Ericsson) Huawei’nin yıpratıcı fiyat politikalarına ayak uydurabildiklerini söylemek güç. Bu yüzden Afrika ve Latin Amerika’da net bir Çin hâkimiyeti mevcut. Ancak Güney Kore’den Samsung’un ortaya çıkışı bile bu tekelleşme riskini gideremedi.
Sonuç olarak, telekom ekipmanı pazarında daha fazla oyuncuya, daha fazla inovasyona ihtiyacımız var. Huawei gibi tek bir “yüksek riskli” tedarikçiye bel bağlamak, tüm ülkeler gibi bizim de ulusal güvenliğimiz ve ekonomik geleceğimiz için korkunç bir kumar oynamaktır. Yerel üreticiler konusunda daha önce de yazmıştım. Bu firmaların 5G-Advanced ve 6G geçişinde aktif rol alması, sadece ekonomik olarak değil, dijital bağımsızlık açısından da kritik öneme sahiptir. Pazarda rekabeti artırmak, teknolojik direnci güçlendirmenin en garanti yoludur; aksi takdirde dijital geleceğimizi başkalarının ellerine teslim etmiş oluruz.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.



