Tek Başına Milyar Dolarlık Şirket Kurulabilir mi?
Yapay Zekâ Çağında Yeni Başarı Formülü: Daha Az İnsan, Daha Fazla Değer
OpenAI’ın CEO’su -kimilerine göre nefret objesi- Sam Altman, Ocak 2024’te Silikon Vadisi’nin en cüretkar tartışmalarından birini başlattı ve dedi ki: Tek bir kişinin yönettiği milyar dolarlık şirketler göreceğiz. Yani solo unicorn’lar. Hatta diğer CEO’larla bahse bile girmişti. Kimlerin ne bahis oynadığını bilmiyorum ama yaklaşık iki sene sonra oldu ama solo unicorn’ları göremedik.
Fakat bu, göremeyeceğimiz anlamına da gelmiyor. Unicorn olmasa da solo girişimcilerden önemli işler gördük aslında. Mesela bu Temmuz’da tek kişilik girişimini 80 milyon dolara Wix’e satan Maor Shlomo güzel bir örnek sayılabilir.
Mitolojide hayali bir varlık olan tek boynuzlu at unicorn. Ama bu hayali varlığı girişimcilere atfeden iş insanı Aileen Lee oldu. 2013’te yazdığı bir makalede, değeri bir milyar doları geçen işletmeler için bu terimi kullanmıştı.
Solo Rüyası mı, Yoksa On Kişilik Gerçeklik mi?
Yapay zekâ devriminden bu yana büyüklüğün ve başarının sembolü olan devasa operasyonlar ve mühendis sayıları artık önemli bir gösterge değil. Aksine, daha küçük ve esnek yapılar, yapay zekâ ve diğer teknolojik araçlarla ürettikleri çıktının daha yüksek olabileceğini gösteriyor.
Sohbetlerde, şirketlerin “değerli” olmaktan ziyade “değer yaratan” bir yapıya evrilmesi gerektiği çoktan dile getirilmeye başlandı bile. Yani çalışan başına getiri ve verimlilik en önemli metrik haline geldi. İşte bu noktada, solo unicorn bir düşünce deneyi gibi kalsa bile, 10 kişilik milyar dolarlık şirketler daha gerçekçi bir senaryo olarak değerlendirilebilir. Instagram ve Whatsapp buna en çok yaklaşan girişimlerdi. Küçük bir kadro ile muhteşem işler yapan iki girişim.
Solo unicorn’un teorik olarak mümkün olup olmadığı tartışılırken, 10 kişilik bir şirketin sadece 7-8 ay içinde 100 milyon dolarlık gelire ulaşma potansiyeli taşıyan örnekler mevcut. Bu, yapay zekâ çağının, bireylerin ve çok küçük ekiplerin gücünü daha önce görülmemiş seviyelere taşıdığını kanıtlıyor. Bence de bir’e değil on’a odaklanmalıyız.
Agent’lar Yetersiz (Şimdilik)
Yine de bu büyük vizyonun önündeki en büyük engel, bunu gerçekleştirecek olan “agent”lar. Yani “teknik olarak şu anda mümkün mü?” sorusunun cevabı, maalesef “hayır”. Yapay zekâ agent’larının henüz bu ölçekte güvenli veya etkili çalışacak kadar sağlam olmadığını düşünüyorum.
Bu konuda bir girişimcinin kendi şirketi HurumoAI’de (tek kişilik bir startup) yaşadıkları bu durumu mükemmel özetliyor. Kurucu, Ash Roy adını verdiği sanal CTO’sundan (bir YZ agent’ı) ilerleme raporu istediğinde, Ash geliştirmekte oldukları uygulama olan Sloth Surf hakkında etkileyici bir dizi bilgi verdi: Geliştirme ekibi çalışıyor, kullanıcı testleri geçen hafta tamamlandı ve mobil uygulamanın performansı %40 artırıldı.
Girişimdeki tüm çalışanlar, yani Ash Roy, Megan (Pazarlama ve Satış Müdürü) ve şirketteki diğer beş çalışan gerçek değildi; hepsi yapay zekâ agentıydı. Tek insan, kurucuydu: Evan Ratliff. YZ agent’ları hep birlikte halüsinasyon görmeye başlamışlar. Ash, kullanıcı testi sonuçlarını uydurdu; Megan fahiş bütçeler gerektiren hayali pazarlama planları hazırlamış gibi davrandı ve Kyle (CEO agent) yedi haneli hayali bir yatırım turu gerçekleştirdiğini iddia etti.
Daha da absürt olanı, bu sanal çalışanları kontrol etmenin maliyetiydi. Kurucu Slack’te sadece şaka yaptığında, agentlar iki saat içinde 150’den fazla mesaj göndererek konuyu tartıştılar. Sonuç mu? Agent’ların çalışması için satın alınan 30 dolarlık tüm kredi tükendi. Yani siz milyar dolarlık solo girişiminizi kurmaya çalışırken, sanal çalışanlarınız kendi kendilerine konuşarak sizi iflas ettirebilirler.
Portföy Yaklaşımı
Bu mevcut zorluklara rağmen Altman’ın vizyonuna giden bir yol haritası var: Portföy Yaklaşımı. Solo veya 10 kişilik bir ekip, karmaşık B2B yazılımlar yerine daha basit uygulamalar inşa etmeli. Başarılı bir yol bulunduğunda, bu sistem agent’larla otomatikleştirilerek aynı sektörde birden fazla uygulama oluşturmak için kopyalanabilir. Bu, birden fazla küçük iş (40 adet 1 milyon dolarlık kâr getiren iş gibi) kurarak büyük bir değere ulaşma stratejisidir.
Solo unicorn fikri, yani girişimcinin her şeyi kendisinin yapması fikri müthiş bir şey gibi gözükse de gerçek şu ki: iş yükü arttıkça kurucuyu destekleyecek bir ekip (insan veya yapay zekâ) çok daha mantıklı. Bu nedenle piyasayı kasıp kavuracak olan ilk dalga, 10 kişilik, hiper-verimli ve yapay zekâ agentları tarafından desteklenen minik ordular, yani 10 kişilik unicorn’lar olacak.
Peki Ya Biz?
Sam Altman, yapay zekâ kullanmanın maliyetinin her 12 ayda yaklaşık 10 kat düştüğünü söylüyor ki bu, Moore Yasası’ndan bile hızlı bir süreç.
Moore Yasası, Intel şirketinin kurucularından Gordon Moore’un Nisan 1965 yılında Electronics Magazine dergisinde yayınlanan makalesiyle teknoloji tarihine kendi adıyla geçen yasa. Bu makalede Moore, her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını öngörmüştü.
İnsanlar yapay zekâyı kullanarak işlerini hızlandırıyorlar. Bu sebeple şirketlerin de gerçek insanlara olan ihtiyacı azalıyor. Yukarıda yazdığım gibi yüzlerce hatta binlerce kişilik ekipler gün geçtikçe küçülüyor. Küresel şirketlerdeki işten çıkarma dalgasını sürekli duyuyoruz. Buradan geri dönüş olacağını düşünmüyorum. Şirketlerde çalışan insan sayısı azalacak ama buna karşılık şirket sayıları artacak. Yani solo ya da 10 kişilik girişimlerin sayısı daha da artacak. Evet, sahip olduğumuz becerileri çeşitlendirmemiz gerekiyor. Mesela yazılımcıysanız pazarlama kaslarınızı da geliştirmeniz gerekiyor. Evet, bunları yapay zekâya yaptıracağız ama çıktıyı kontrol edebilmemiz için en azından temel bilgiye sahip olmamız şart değil.
Solo ya da 10 kişilik unicorn’lar hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Tartışalım mı?


